7 Mayıs Dünya Astım Günü
Zor ve sıklıkta tekrarlayan nefes darlığı ve hışıltılı ataklarla karakterize kronik inflamatuvar bir hastalık olan astım, dünyada milyonlarca insanın kabusu durumda. O Kadar fakat Dünya Sıhhat Örgütü’nün tahminlerine kadar 235 milyon insan, astım hastası.
Astım sanıldığı üzere yalnızca yüksek gelirli ülkeler için bir halk sağlığı problemi yok. Tüm ülkelerde, gelişim düzeyinden egemen ortaya meydana çıkan bir rahatsızlık. Ancak idareli gelişmişlikle orantılı seyreden doğru tedavi, hastalığa emrindeki vefat riskini etkiliyor. Astım ölümlerinin yüzde 80’inden fazlası düşük ve orta gelirli ülkelerde görülüyor. 2025 yılında mevcut astımlılara 100 milyon yeni astımlının ekleneceği varsayım ediliyor.
7 Mayıs Dünya Astım Günü’nde doğru tedavi ve eğitimin önemine değinen Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hakan Solak ülkemizde yaklaşık 4 milyon astım hastası olduğunu belirtiyor. Solak: “Astım, tekrarlayan nefes darlığı ve hışıltılı ataklarla karakterize kronik bir solunum hastalığıdır. Bir Takım nedenler ve tetikleyiciler astımı olan bütün millet için ortaktır. Fakat bazı özel durumlarda tetikleyiciler daha bireyseldir. Her ne dek astımın temel nedenleri tam olarak anlaşılmasa da, astım gelişimi için en güçlü tehlike faktörleri inhale astım tetikleyicileridir. Bunlar; iç mekan alerjenleri yani yatak takımlarındaki ev tozu akarları, halılar ve doldurulmuş mobilyalar ve kirlilik olabilir. Dış mekân alerjenleri; polen, küf, tütün dumanı ve meslek yerindeki kimyasal olabileceği gibi soğuk hava, öfke veya nefret gibi fazla hissi uyarılma ve fiziksel alıştırma de tetikleyiciler aralarında yer alabilir.”
Doğru çare yaşam kalitesini yükseltir
“Astım tedavisinin başarılı olabilmesi için astım tanısının içten konulması ve takibi fazla önemlidir” açıklamasını yapan Dr. Hakan Solak; “Dürüst teşhis için hışıltılı solunum, solunum yetmezliği, öksürük, göğüste sıkışma duygusal gibi solunum semptomlarının karakteristik seyrinin gösterilmesi gerekir. Astım semptomları KOAH veya yaşlılıkta görülen solunum sıkıntıları gibi diğer patolojik durumlarla karıştırılarak yanlış tanı konulmasına niçin olabilir. Hatalı tanı özellikle çocukluk yaş gruplarında daha sık olmakta ve rahatsızlık bronşitin değişik formlarıyla ve krup ile karışmakta, yetersiz tedavi, yetersiz bakım ve veri eksikliği nedeni ile hastalığın denetleme altına alınması gecikmektedir.” dedi.
Gebelikte astıma uyarı
Hamilelik sırasında en sık sorun ile karşılaşılan solunum sistemi hastalıklarından birinin astım olduğuna değinen Dr. Hakan Solak, “Hamilelik, astım seyrini etkilerken astımın da hamilelik ve doğum üstüne etkileri olabilir. Hamilelerin takriben üçte birinde astım kötüleşirken, üçte birinde semptomlarda düzelme gözlemlenir. Gebelikte en şiddetli ataklar 24 ila 36 haftalar arasında gerçekleşir. Son dört haftada semptomlar azalmakta ve yüzde 90 hastada doğumda sorun yaşanmamaktadır. Astımlı gebelerde yüzde 11 ila 18 olguda en düşük bir acele başvurusu, yüzde 62’sinde ise hastaneye yatış bildirilmektedir. bu nedenle gebelik sırasında astımlı hastalarda yakın peşine düşüp takip ve hap ayarlamaları gereklidir. Aksi takdirde gelişecek hipoxi bebeğin gelişimini etkileyebilir.” dedi.
özel içeriğidir.
Henüz yorum yapılmamış.