Jinekolojik kanser riski 45 yaşından daha sonra artıyor
Baştan Savma gıda, alkol, sigara, doğum yapamama ve genetik faktörlerin jinekolojik kanserlere zemin hazırladığını anlatan Medicana International İstanbul Hastanesi Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Ceyhun Numanoğlu, “Türkiye’de görülen kanserler rahim, rahim ağzı ve yumurtalık ve vulva ve vajina kanserleri. Rahim kanseri, gelişmiş ülkelerdeki en sık görülen jinekolojik kanser tipidir. Dünyada görülme sıklığı 100 binde 8.2’dir. Yüzde 85-90 oranında başlıca erken evrelerde yakalanır. O nedenle nispeten iyi huyludur” diye konuştu.
Türkiye’de jinekolojik kanserlerin her geçen gün arttığını açıklayan Doç. Dr. Numanoğlu, jinekolojik kanserler ve çare yöntemleri ile ilgili manâlı bilgiler verdi.
Vajinal kanamaya dikkat
Vajinal kanaması olan hastalara yapılan biyopsiler tanı koydurucudur. Menopoz sonrası olan kanamaların yüzde 30’u dışardan hormon kullanmaya ilişkinken polipler takriben yüzde 10 ve kanser ise yaklaşık yüzde 5 hastada kanama nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazen yapılan rutin kontrol ultrasonografilerde rastlantısal olarak yer alan rahim zarındaki kalınlaşmalardan yapılan biyopsilerde tanı konabilmektedir.
Tedavi başarısı yüksek
En sık 45-50 yaşlarında karşımıza çıkmaktadır. Düşük sosyo-hesaplı seviye, fazla doğurmuş almak, fazla eşlilik, sigara ve fena hijyen riski artıran faktörlerdir. Hastalarda kanlı kokulu akıntı, ilişki sonrasında kanamalar şeklinde klinik belirtiler olabilir. Bazen yapılan muayenede büyümüş olan kanser kitlesi gözle görülebilmektedir. Erken safha rahim ağzı kanserlerinde tedavi başarı şansı oldukça yüksektir. O nedenle erken aşama ve çocuk ricası olan hastalarda rahmi koruyan ameliyat alternatifleri oluşturulmuş ve başarıyla başvuru alanına girmiştir.
Yumurtalık kanserlerinin tanınmasında ultrasonografi ve ur markırları ön olana çıkmaktadır. O bölgede saptanan bir kitlenin ayırıcı tanısında ultrasonografi dışarıya ot gibi yaşama markırları (Ca125, Ca199, HE4, CEA) ve MR da faydalı olmaktadır. 40 yaşın üstünde almak, erken adet başlangıcı, geç menopoz, hiç çocuk doğurmamış elde etmek, kısırlık, kısırlık tedavisi edinmek, genetik yatkınlık yakalanma riskini artırmaktadır. Fazla çocuklu edinmek, doğum kontrol hapı kullanmak, tüplerin bağlanmış olması, rahmin gücenmiş olması ve emzirme ile riskin azalabilir.
Yumurtalık kanserinin tedavisi başlıca olarak, yapılacak ameliyatla tüm tümörlü dokuların, (rahim ve yumurtalıklar dahil olmak üzere) lenf bezeleri ve omentumun (karın içi koruyucu yağ katmanı) çıkarılması şeklinde olmaktadır. Ameliyat ardından genel olarak yaklaşık 6 ay süreli kemoterapiyle çare sürdürülmeli ve izlem yaşam boyu devam ettirilmelidir.
Erken evre kanserler ve borderline (ara tip) olanlarda organ koruyucu yaklaşımlar eğer çocuk ricası varsa uygulanabilmektedir. Duruma göre açık veya kapalı yapılabilmektedir. Cerrahide rahim ve yumurtalıklar, belli durumlarda bölgesel ve paraaortik lenf bezeleri ve omentum çıkarılmakta ve patoloji sonucuna kadar gerektiğinde ilave radyoterapi (ışın tedavisi) ve kemoterapi verilmektedir. Çocuk ricası olan genç hastalarda koruyucu tedaviler uygulanabilir. Bu hastalarda yüksek dozlu hormonla ilaçlar 3-6 ay kullanılıp alınan yanıta göre çocuk olmasına müsade verilmekte, tatmin edici yanıt yahut ya da ilerleme söz konusu olursa standart cerrahi çare hastalara sunulmaktadır.
Henüz yorum yapılmamış.