Kronik ağrılara girişimsel yöntemlerle son verebilirsiniz
Vücudun herhangi bir yerinden kaynaklanan, gerçek veya mümkün bir doku hasarı ile birlikte yer alan, insanın geçmişteki deneyimleriyle bağlantılı, duyusal, hoş olmayan bir duygu olan sızı insanların ortak deneyimlerinden biri olarak yer alıyor. Ağrı, bireyleri maddi, ruhsal ve sosyal yönden etkilediği için ağrının kontrol altına alınması gerekiyor. Bireylerin yaşadığı ağrı, uyku düzenini, aile yaşantısını, sosyal yaşantısını, meslek verimini ve jurnal hayat aktivitelerini sürdürmesini etkileyerek hayat kalitesini düşürüyor.
Kronik ağrıların etkisini geniş kapsamlı düşünmek gerektiğini bildiren Türkiye İş Bankası İştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi Algoloji Uzmanı Dr. Serdar Çatav, “Kronik ağrılar hastalarda anksiyete, mobilitede (hareketlilik) azalma, iştah bozukluğu, sosyal bozukluklar, bunalım, uyku bozukluğu ve iş hayatında kısıtlamalar gibi öyle çok fiziki ve psikolojik etkiye yol açarak yaşam kalitesini düşürür; bu yüzden kronikleşen ağrıda, psikolojik mekanizmalar ağırlıklı olarak rol oynar ve tıbbi tedaviler öncesinde sıklıkla psikolojik-psikiyatrik değer biçme gerekli olur” biçiminde ifade etti ve uyarılarda bulundu.
Girişimsel yöntemle çare
Sızı çeken bir hastaya hap, istirahat ve fizik tedavi yöntemleriyle yeterince faydalı olunamıyorsa, cerrahi girişim düşünülmüyor ya da yapılamıyorsa, girişimsel yöntemler ideal bir çözüm olabilir. Keza ağrılı bölgeye uygulanacak yöntemler ile hastanın etkinliği artırılabilir. Girişimsel yöntemler fizik tedaviye veya ameliyata alternatif değildir. Bir hastada girişimsel tedaviye karar verilebilmesi için daha önce ağrı kesiciler ve diğer ilaçlarla çeşitli tıbbı tedavilerin sınanmış ve sonuç alınamamış olması gerekir. Girişimsel işlemlerin uygulanabilmesi için ise bu ağrının 3-6 ay ve daha uzun sürmüş olması gerekmektedir.
Örneğin bel fıtığı sebebiyle sızı kesicilerle hayatını sürdüren bir hastanın ağrılarının artması, ağrıdan dolayı yürüyememesi, kilo alması, kaliteli uyku uyuyamaması durumunda hayatı kısır bir döngüye girer. Böyle hastalarda bel fıtığı nedeniyle ameliyat kararı da verilmemiş ise girişimsel yöntemler yerinde seçenektir. Hem girişimsel tedaviye başlanmadan önce, dürüst karar verilebilmesi nedeniyle her hasta için fizik tedavi, psikiyatri, ortopedi, beyin cerrahisi gibi ilgili branşlarla durum değerlendirilmesi yapılmalıdır.
Niyet ağrı iletisinin durdurulması
Girişimsel ağrı tedavisinde, öbür tekniklerle ağrıyı ileten asap yollarındaki iletinin durdurulması amaçlanıyor. Bu amaçla siniri yıkım eden ilaçlar kullanılabileceği gibi, radyofrekans cihazının ürettiği ısıyla (Thermo, kriyo) da sinir iletisi durdurulabiliyor. Ayrıca girişimsel ağrı tedavilerinde cana yakın bloklar, epidural ve spinal bloklar, kateter ve port pompa uygulamaları, spinal kort stimülatörleri de uygulanabiliyor.
Söz konusu yöntemlerin sancı (algoloji) uzmanları kadar ameliyathane ortamında steril şartlarda röntgen cihazı (skopi), ultrason cihazı gibi görüntüleme yöntemleri eşliğinde kemikler, sinirler ve/ya da çevre dokular görülerek uygulandığını belirten Uzm. Dr. Çatav, lüzum kanser gerekse kanser olmayan hastalarda çare seçenekleri aralarında çok kayda değer bir yer tuttuğunu, teknoloji ve bilimin geldiği nokta ile ağrıların yaklaşık % 80-90’ı tedavi edilebildiğini iletti.
Akut ağrı mı, kronik ağrı mı
Ağrılar çoğunlukla süresine tarafından akut ve kronik sancı olarak ikiye ayrılıyor. Akut sızı, doku hasarı ile oluşur ve iyileşme sürecine düzenli olarak ortadan kalkıyor. Ağrı, hastalık ya da zarar ortadan kalktığı halde devam ediyorsa, ağrının hakiki sebebinin araştırılması gerekiyor. Sancı sebepten çok ağrıyı algılama sistemindeki değişikliklere alt olarak ortaya çıkıyor. Bu tablonun üç aydan daha artı devam etmesi halinde ise buna kronik sancı deniyor. Kronik ağrı beklenenden daha uzun zaman aralıksız, yani iyileşme sürecinden daha sonra da devam eden ağrı olarak biliniyor. Ağrının patoloji ve vakit edinmek üzere iki parametresi bulunuyor. Bu manzara açısından bakıldığında kısa süreli ve belirgin maddi patoloji olan durumlarda akut ağrı, düşük maddi patoloji ve uzun süreli durumlarda ise kronik ağrıdan bahsediliyor.
En yaygın kronik ağrılar
– Migren ve diğer baş ağrıları (Gerilim tipi, küme baş ağrıları, boyun problemlerine ast ağrılar)
– Yüz ağrıları (Nevraljiler)
– Boyun, omuz ve kol ağrıları (Boyun fıtığı, adale ağrıları, asap sıkışmaları ve diğer nedenlere emrindeki ağrılar)
– Göğüs ve sırt ağrıları
– Bel ve ayak ağrıları (Bel fıtığı, kas ağrıları, kemik yapılara alt, sinir sıkışmaları, damar hastalıkları, iç organ ağrılarının yansıması)
– Eklem ağrıları (Diz, kalça, omuz, bacak bileği, el bileği ağrısı)
– Adale iskelet sisteminden kaynaklanan ağrılar (Myofasial ağrılar, fibromiyalji)
– Damar tıkanıklığına yan ağrılar
– Şeker hastalığına yan ayaklarda oluşan yanma, sızlama şeklindeki nöropatik ağrılar
– Çeşitli travmaların yaptığı sinir yaralanmalarına tabi şiddetli ağrılar
– Zona hastalığına yan ağrılar (Asap iltihabı ile seyreden cilt hastalığı)
– Kanser ağrıları
Henüz yorum yapılmamış.