Magazin, Magazin Haberleri, Magazinevin.com

Site Rengi

O birincil lokma önemli

18.02.2021
208
O birincil lokma önemli

Ne yediğimiz kadar yemeğe nasıl başladığımız da epeyce önemlidir. İlk lokma sindirimi başlatan ilk uyaran olduğu için sanıldığından fazla daha artı role sahip. Bu yüzden metabolic balance, sindirim işleminin nasıl başlayacağı ve nasıl devam edeceği konusunda başlıca belirleyici olan birincil lokmanın önemini vurguluyor!

Her şeyin başlangıcı fazla manâlı olduğu gibi yemek yemek yemenin başlangıcı sağlığımız açısından oldukça siklet taşır. Peki yemeğe nasıl başlamalıyız? Çoğu kişi bunun anlamsız bir soru olduğunu düşünür. Ne yememiz gerektiği konusunda fazla pozitif önerge var ama nasıl yememiz gerektiği konusunda yeterince fikir yürütülmüyor. Olasılıkla, “nasıl yersek yiyelim, fark etmez, sonuçta tümü midede karışmıyor mu?” diye bir düşünce söz konusu. Böyle düşünülmesine niçin olan şey ise, midenin, yemeklerin defalarca biriktiği anlamsız bir kova gibi algılanması! Ama sindirim sistemi sadece mideden oluşmadığı gibi, mideyi yalnızca bir yemek yemek deposu olarak görmek de epeyce yanlış. Ağzın, ince ve kalınbağırsakların sindirimdeki rolünü ise kimse inkar edemez.

Sindirim ağızda başlar ya sonrası

Sindirimin ağızda başladığını herkes biliyor. Karbonhidratların sindirimi ağızda başlar, ince bağırsaklarda biter; lakin proteinlerinki ağırlıklı olarak midede, yağlarınki de ince bağırsakta gerçekleşir. Buna karşın, sindirimin başlamasını sindirim enzimlerinin salgılandığı lahza olarak kabul edersek, sindirimin ağızda yok gözde, hatta düşüncede başladığı söylenebilir. Çataldaki ya da kaşıktaki yiyeceği ağzımıza yaklaştırmaya başladığımızda sindirim işlemi başlamış demektir. Çatalımızda karbonhidrat varsa, karbonhidratı parçalayacak enzimler, protein varsa proteini parçalayacak enzimler harekete geçmiştir.

Peki ilk lokma niçin önemli

İlk lokmanın çok büyük bir önemi var: Yediğimiz ilk lokma protein olursa pankreas glukagon hormonu üretir. Bu hormon ayrıca tokluk duygusal yaratır hem de insülin üretimini baskılar. Sonuçta insülin seviyesinin düşmesiyle yağ yakımı başlar ve o fazla korkulan acıkma nöbetleri olmaz. Mesela yemeğe salatayla başladığımızda veya ağzımıza ilk lokma olarak bir parça ekmek attığımızda pankreastan öncelikli olarak insülin salgılanmasına niçin oluruz. Fakat ilk lokmamız bir parça yumurta, peynir, balık gibi hayvansal ya da mercimek, nohut, kuru fasülye gibi bitkisel protein olursa pankreastan öncelikli salgılanan hormon, tokluk şehvetli yaratan ve yediklerimizi yağa dönüştürmeye çalışan insülinin karşıtı olan, onu baskılayan glukagon olur.

Zaten geleneksel besin tarzımızda esas yemek yemek önce yenirdi. Başlıca yemek yemek de genelde ya sadece proteinden oluşur veya sebze protein karışımıdır. Salata yemeğin yanına bir çeşitlilik garnitür olarak yenir, günümüzdeki yeme türünden başlangıç olarak kabul edebileceğimiz hafif yemekler, zeytinyağlılar eskiden esas yemeğin arkasında yenirdi. Meyve ise en son gelirdi masaya. Hem yemek yemek masasının en değişmez karakteri de içi suyla doymuş sürahiydi. Her tabağın yanına mutlaka dahası su bardağı koyulurdu. Acaba o dönemlerde obezitenin ve Müşteri 2 şeker hastalığı olarak adlandırılan diyabet türünün günümüze oranla fazla daha eksik görülmesi tesadüf müdür yahut geleneksel beslenme tarzından uzaklaşmamızın bunda payı var mıdır?

Sağlıklı gıda için ipuçları

Muhakkak dinç beslenmede şekerli yiyeceklerin ya da alkolün yeri olmaması gerekiyor. Ama nadiren de olsa bunları tüketirsek dikkat etmemiz gereken nedir? Tekrar giz, birincil lokmada yatıyor. Ne tatlıyı ne de şeker içeriği pozitif olan alkolü aniden tüketmeye başlamamalı, öncesinde ağzımıza bir parça protein atmalıyız. Bunu yapmak çok güç değil, örneğin pasta yerken kremasından başlayabilirsiniz veya fındık, ceviz, badem gibi protein ağırlığı yüksek olan kuruyemişler yardımımıza koşabilir bu durumda. Bu Nedenle, sindirim sistemimiz tatlının ya da alkolün şekerinden önce proteinle karşılaşır ve pankreasımız insülinden önce glukagon üretir.

Görüldüğü gibi ara sıra küçük bir detaylar sağlıklı beslenmeye giden yolu açan altın bir anahtar oluveriyor. Bu anahtar, 25 takvim akademik araştırma ve geliştirmenin sonucu oluşan ve 30’dan artı ülkede uygulanan metabolic balance bireysel besin programının 8 başlıca kuralından biri. 2009’dan itibaren ülkemizde ve Kuzey Kıbrıs’ta, çok sayıda tıp doktoru kadar uygulanan metabolic balance® sayesinde, şimdi on binlerce kişi birincil lokmanın önemini biliyor ve yemeğe proteinle başlıyor. Çünkü sağlıklı beslenmenin sırrı, ilk lokmada yatıyor!

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.