Magazin, Magazin Haberleri, Magazinevin.com

Site Rengi

Yeni organımız: Mikrobiyom

18.02.2021
206
Yeni organımız: Mikrobiyom

Bakterileri bugüne değin “kötü” olarak tanıdıysanız bilgilerinizi güncelleyin: Vücudumuzda yaşamış milyarlarca bakteri var ve bunların birçoğu bizi “biz” yapacak değin manâlı. Bu konuyu Diyetisyen Emre Uzun’dan dinledik: “Ilk Önce bir takım kavramları açıklamam gerekiyor. Bunlardan ilki mikrobiyota… Bunlar, vücudumuzda yaşamış mikroskobik canlılar; bir cins mikroorganizma topluluğu… Nüfusları hayli kalabalık: Ortalama 100 trilyon kadar bakteriyi vücudumuzda davetli ediyoruz. Ağırlıkları da 2-3 kilo civarında… Sayıları, bir insan vücudundaki hücreli sayısından 10 kat fazla! Söz konusu mikrobiyotanın sahip olduğu genetik malzemeye ise mikrobiyom deniyor ve bu iki kavram çoğunlukla birbiriyle ya karıştırılıyor ya da birbirinin yerine kullanılıyor. Mikrobiyomda, mikrobiyotadaki bakterilerin sahip olduğu genler nedeniyle, ortalama bir insan vücudundaki genlerin 150 kat fazlası bulunuyor! Bu bakteriyel ve kalıtımsal çeşitlilik de bilim insanlarını mikrobiyomun sahip olduğu genetik bilgiyi çözmeye yönlendiriyor. Pek fakat, mikrobiyoma bundan böyle “organ” gözüyle bakılıyor. Bilim insanları hedeflerine ulaşmaları halinde o kadar fazla hastalığın ortadan kalkacağını savunuyorlar ki diyabet ve obezite de buna dâhil!”

Yediğinize tarafından mikrobiyom

Peki, bu mikrobiyom vücudumuzun neresinde? Beslenme Uzmanı Emre Uzun, bu soruyu kısa ve net yanıtlıyor: “Bağırsaklarımızda!” Ve devam ediyor: “Zaten bağırsaklarımız iyiyse genel sağlığımız da iyi oluyor çünkü bağırsaklarımızın sağlığı, vücudumuzdaki tüm sistemleri etkiliyor! Böylece ancak, bağırsaklarımız güçsüzleştiyse veya zarar gördüyse, bu durum kronik hastalıklara, yaşlanmaya, diyabete hatta obeziteye yol açabiliyor! Şu da var: Her insanın bağırsak bakterileri, kişiye özel! Misal, Norveç’te yaşıyorsanız, ringa balığını sindirebilmeniz için vücudunuzda bir Türk’ten daha bambaşka bakteriler var demektir. ya da bir Çinli iseniz, tüm halde ve kabuklarıyla kızartılmış yengeci sindirebilmek için bağırsaklarınızda yengeçlerdeki bakterilerden bulunuyor demektir. Çünkü bu bakterileri yenen ringa balığını ya da kızarmış kabuklu yengeci sindirebilmek için kullanırlar.”

Bayağı doğumun önemi

Söz konusu bakteriler yalnızca sindirimde mi kullanılıyor peki? Emre Uzun, “Bu bakteriler insan vücudunda aktif halde ve onların faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan kimyasallar, beynin yapısını da etkiliyor. Bu şart da bazı otizm ve depresyon vakalarının sahiden bağırsaklardaki bakterilerin düzensizliğinden kaynaklandığını kanıtlıyor. Çünkü bağırsak beyni, beyin de bağırsağı etkiliyor. Son çalışmalar ise bağırsaktaki bakterilerin diğer şeylerle de ilişkili olduğunu ortaya koydu. Örneğin yağ depolanması ve kandaki dekstroz seviyesinin dengelenmesi… Bu Nedenle bakterilerin hatalı karışımı obeziteye veya diyabete sebep olabiliyor! Söz konusu bakteri karışımı ise doğumdan itibaren devreye giriyor. Bu yüzden sıradan doğum çok manâlı çünkü doğum esnasında bebek anne rahminden çıkarken bu bakteri karışımlarına maruz kalıyor. Sezaryende ise anne vücudunun bakterilerinden uzak, mikropsuz bir doğum gerçekleşiyor. Bu, bir cins aşılama yöntemi ve sezaryen bebekleri bu ilk ve son derece manâlı aşıdan yoksun kalıyor. Elbette anne ya da bebek için tehlike söz konusuyla sezaryen uygulanmalı, bu apayrı bir konu ancak alışılagelmiş doğumda anneden bebeğe geçen bakterilerin şöyle bir önemi var: Bunlar, bebeğin bağırsaklarında sıradan üç yaş civarında sabit, yani kalıcı ışık halkası geliyor. Mikrobiyomumuzun temel taşı oluyor ve sonradan aldığı bakterilerle şekillenmeye devam ediyor.”

Kronik hastalıklara tedavi olabilir

Mikrobiyom hakkında diğer neler “bilmiyoruz” acaba? Diyetisyen Emre Uzun, “Bebeğin doğum kanalından çıkarken yuttuğu bir takım bakteriler anne sütünü sindirmesine yardımcı oluyor. Dolayısıyla sezaryenle doğan bebekler, anne sütündeki besinlerden yeterince faydalanamıyor. Bebeğin bağışıklık sistemi olgunlaşamıyor; obezite açık havada alerji, astım, egzama ve çölyak hastalığına aklıselim hale geliyor. Antibiyotikler diğer sorun… Bunlar bağırsak bakterilerini de öldürüp çeşitliliği azalttığı için bağırsak mikrobiyotası zarar görüyor. Bu da ileride obezite ve diyabete yol açabilecek bakteri kompozisyonunu oluşturuyor. Gıda ve insan psikolojisi de mikrobiyota üzerinde etkin. böylece, ufak çocukların bağırsak mikrobiyotasını gözetmek ve bu mikrobiyotayı hazırlamak için beslenmelerine dikkat etmek gerekiyor.”

Mikrobiyomu destekleyin

Diyetisyen Emre Uzun’a, Türkiye’de, Türk insanının mikrobiyotasını inceleme adına herhangi bir alıştırma var mı diye soruyoruz. “Bazı girişimler var ancak burada gaye, toplumun bakteriyel haritasını dışında tutmak ve bu doğrultuda koruyucu sağlık politikası oluşturup uygulamaya düzenlemek olmalı” diyor. “Çünkü mikrobiyotamız ile bir takım sık rastlanan ve kronik hastalıklar aralarında bir bağ olduğu görülürse, buna göre bir probiyotik çare geliştirilebilir. Bu da obezite, şeker hastalığı, astım, kanser, otizm, Parkinson, Alzheimer gibi hastalıkları önleyebilir. O aşamaya hemen şimdi gelmediğimiz için şimdilik bizim yapmamız gereken şeyleri şöyle sıralayabiliriz: Antibiyotiklerden uzakta durmak… Prebiyotik içeren enginar, kuşkonmaz, çiğ muz, frenk lahanası, hindiba, sarımsak, pırasa, baklagiller, soğan ve bezelye tüketmek… Mikropsuz bir yaşam sürmeden biraz mikroplarla haşır neşir almak… Stresten ve uykusuzluktan kaçınıp mikrobiyomun işleyişini teşvik etmek…”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.