Dinç bir bağışıklık için boza için
Kış denildiğinde akla birincil gelen lezzetlerden biri olan boza; darı, darı veya bulgurla hazırlanabilen geleneksel bir Türk içeceği… Diğer hiçbir içeceğe benzemeyen bozanın tarihi 8-9 bin yıl öncesine, Mezopotamya’ya dayanıyor. Osmanlı döneminde sıkça tüketilen boza “Bozahane” adı verilen yerlerde üretilirken ardından Ortadoğu, Orta Asya, Balkan ve Afrika ülkelerinde de üretilmeye başladı. Geçmişte boza, içine pekmez, tarçın, karanfil, zencefil ve hindistan cevizi eklenerek içilirken, günümüzde çoğunlukla tarçın ve sarı leblebiyle tüketiliyor.
Lezzeti fermantasyondan geliyor
Bozanın lezzet, kıvam, aroma gibi özellikleri, üretildiği coğrafyaya ve kullanılan hammaddenin mısır, bulgur veya darı olmasına kadar çeşitlilik gösteriyor. Fermente bir meşrubat olan boza, mayalandıktan hemen daha sonra daha tatlıyken, bekledikçe ekşi bir tat kazanıyor. Bozanın kendine özgü tadı ise süt asiti bakterileri doğru fermente olmasıyla yani mayalanmasıyla ortaya çıkıyor. Mayalanma, bozaya tat kazandırırken sindirim sistemi için yardımcı bakterilerin oluşumunu da sağlıyor.
Bağışıklık sistemini güçlendirmeye muavin oluyor
Mısır ve bulgurla yapılan bozanın enerji ve gıda değerleri birbirinden farklıdır. Bulgurla hazır 1 bardak boza (200 ml) tüketildiğinde takriben 428 kkal enerji sağlar. Posa açısından da zengin olan bozanın bir bardağı, erişkin bir bireyin jurnal posa ihtiyacının takriben üçte birini karşılamaya muavin olabilir. B grubu vitaminlerinden zengin olan boza, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmeye de katkı sağlayabilir. Enerji ve gıda değeri varlıklı olan boza, emziren annelerde sıvı alımına da katkı sağlayarak süt üretimini desteklemeye asistan olabilir. Kış aylarıyla özdeşleştirilen boza sahiden her mevsim tüketilebilir! Enerji içeriği yüksek olan boza yeterli ve dengelenmiş beslenirken uygun miktarlarda tüketildiğinde, B grubu vitaminler, posa ve protein alımına katkı maddesi sağlayarak, sindirim sistemi ve bağışıklık sistemine destek olabilir.
Henüz yorum yapılmamış.