Koronavirüs döneminde oruç tutarken bağışıklığı enerjik tutmanın yolları

Birçoğumuz bugüne dek deneyimlemediğimiz bambaşka, zorlama ve kompleks günlerden geçiriyoruz. Maalesef tüm dünya gibi ülkemiz de COVID-19 salgını ile uğraş ederken, bir yana da 11 ayın sultanı Ramazan yaklaşıyor. Oruç tutarken her ne dek uzun açlık periyotları oluşacak olsa da bağışıklığı düşürmeden oruç tutmak mümkün diyen Beslenme Uzmanı Emel Terzioğlu Arslan, bu dönemde öğün sayılarımızı ve yediklerimizi dengeleyerek ihtiyacımız olan enerji ve gıda öğelerini karşılayabileceğini söylüyor.

Ramazan bu sene da günlerin uzun olduğu nispeten sıcaklığın fazla yüksek olmadığı günlere eşit gelse de korona virüsle baş etmeye çalıştığımız günlere denk geliyor. İnsanlar bir yanlamasına ibadetlerini yapmak için oruç yakalamak istiyor bir yanlamasına da virüse karşı bağışıklık sisteminin zayıflamasından korkuyor.

İftar ve sahur arasında bol su için

“Suyun yaşamsal fonksiyonlarımızdaki önemi zaruri” diyen Emel Terzioğlu Arslan, “Ramazan’ın bu yıl da uzun günlere eşit gelmesi akıcı kaybını artırıyor. böylece, iftar ve sahur arası süreyi dürüst değerlendirmeli ve yeteri dek su alımını sağlayarak keza fiziksel keza metabolik açıdan sağlığımızı korumalıyız. Hem mikropların vücuttan atılması için de bol su tüketmek manâlı.” şeklinde konuşuyor.

Öğün sayını dengelemek çok önemli

Ramazan’da öğün sayısı sahur ve iftar edinmek üzere iki öğüne düşüyor. Dolayısıyla ihtiyacımız olan enerji ve gıda öğelerini yeteri dek alamadığımız zamanlar olabileceğini söyleyen Emel Terzioğlu Arslan “Fakat iftar ve sahur arasındaki zamanı iyi değerlendirirsek bu koşul sorun olmaktan çıkar. Bu iki başlıca öğün arasında iki ara öğün koymanız sizi rahatlatır. Bu ara öğünlerde meyve, süt ya da yoğurt, çiğ kuruyemişler (badem, ceviz, fındık vb.) gibi besinler porsiyon ölçülerini aşmadan tüketilebilir. Tatlı tüketimi ise haftada 1-2 günle sınırlanmalı ve şerbetli tatlılar yerine sütlü ve meyveli tatlılar seçim edilmeli.” diyor.

İftara su ve çorba ile başlayın

İftar sofrasına oturduğunuzda uzun süreli bir açlıktan çıktığınız için yeme isteğinizin artı olması gayet alışılagelmiş olduğunu açıklayan Arslan, Bu durumun önüne geçebilmek için iftara küçük atıştırmalıklarla (çorba vb.) başlayıp gerisinde başlıca yemeğe geçirmek sizi aşırı yemek yemekten kurtarırken mide sağlığınızın korunmasına da asistan olacaktır. İftarda pozitif yemek yemek sindirim sorunları da yaşamanıza neden olabilir. Bunların önüne geçmek için kademeli olarak yemeye uyarı edersek ayrıca midemizin sağlığını hem de sindirim sistemimizin sağlığını koruyabileceğini söylüyor.

Ekmek tüketimine dikkat

Ramazan ayında kuşkusuz en büyük zaaflarımızdan biri enfes kokusuyla kuytu Ramazan pideleri diyen Arslan, lakin tüketirken miktarına dikkat etmekte fayda var. Enerji yoğunluğu açısından yüksek olan pide miktar olarak artı tüketildiğinde düşüncesiz kalori almamıza neden olarak istenmeyen kilo artışlarına sebep olabilir. Unutulmamalı fakat yüksek Gövde Kitle İndeksi (BKI) de bağışıklık sisteminin zayıflamasına niçin olabilir. Hem pide beyaz undan yapıldığı için kan şekerini süratli yükseltip süratli düşereceğinden her tarafta acıkmaya ve tatlı isteğinin artmasına neden olur. Menü içeriğine göre değişmekle birlikte iftarda avuç içi değin pide ile sınırlı kalmakta üstünlük olduğunun altını çiziyor.

Sahuru asla atlamayın

Çoğu birey ramazanda sahura kalkıp kahvaltı gerçekleştirmek yerine yalnızca su içip yatmayı tercih ediyor. Ancak bu tavır gün içerisinde istek durumunun uzamasına niçin olur diyen Arslan, Uzun açlıklar sonucu metabolizma yavaşlar, kan şekeri ve kan basıncı düşüşleri görülür bunların yanı sıra mide asit salgısı artar. Ayrıca bağışıklık sistemi de zayıflayabilir. Bu nesil durumlarla karşılaşmamak için sahura kalkıp protein (yumurta, peynir, süt ya da yoğurt) ve posa içeriği yüksek besinler (sebzeler, bütün tahıllı gıdalar) taşıyan güzel bir kahvaltı gerçekleştirmek içten olacağının altını çiziyor.