Taş Devri diyeti ne kadar dinç
Taş Devri insanları ne pizza yiyordu ne de kek. Eti için hayvan avlıyor, balık tutuyor, ormandan fındık-fıstık ve yemiş topluyordu. BBC Türkçenin haberine kadar; bazıları, 2,5 milyon ile 10 bin yıl öncesinde yaşayan bu insanların uyguladığı diyetin insana en yerinde diyet olduğu görüşünde.
“Taş Devri diyeti”ni destekleyenlerin argümanı şu: İnsan vücudu Taş Devri’nde yaşama adapte oldu; o günden bu yanlamasına genetik yapımızda o kadar bir değişim olmadığı için bu dönem insanlarının tarım öncesi uyguladıkları perhiz biyolojik olarak insana daha uygundur. Bu diyeti savunanlar, insanların bugün her türlü süt ürünlerinden, makarna, ekmek, pirinç gibi tahıl ürünlerinden, hatta baklagillerden uzaktan durması gerektiğine inanıyor. Yürek hastalıkları, şeker hastalığı, kanser gibi modern hastalıkları, insanın Taş Devri’ndeki anatomik yapısına uygun olmayan bir gıda tarzına sahip olmasına bağlıyorlar.
Peki, mağarada yaşayan insanların diyetinin bizim için daha iyi olacağına dair bilimsel bir data var mı? Burada iki sorunun yanıtını aramak gerekiyor:
1- Çağdaş insan, Taş Devri insanı ile biyolojik olarak aynı mıdır?
2- O devrin besin tarzı bizim için daha mı faydalı olacaktır?
Taş Devri diyetini savunanlar, o diyetin insanın sindirim sistemine daha yerinde olduğu görüşünde. Tarım ve hayvancılığın ortaya çıkmasıyla beslenmemize giren süt ve tahıl ürünlerinin insanın evrimine ve karoser yapısına tutarsız olduğunu ileri sürüyorlar. 2012’de Polonya’da yapılan bir araştırma, Batı ülkelerindeki nüfusun jurnal enerji kaynağının yüzde 70’ini yaratıcı süt ve tahıl ürünleri, şeker ve bitmiş yağın Taş Devri insanının yemekleri arasında yer almadığını belirtiyordu.
Kalıtımsal başkalaşım kayda değer
ABD’deki Minnesota Üniversitesi’nde Evrimsel Biyoloji Uzmanı Marlene Zuk ise bu görüşe katılmıyor. Zuk, öbür genlerin ayrı oranlarda başkalaşım gösterdiğini, bu nedenle Taş Devri insanı ile kalıtımsal olarak tıpa tıp aynı olmamızın beklenemeyeceğini vurguluyor. İnsan aralıksız evrim halindedir. “O dönem sahip olduğumuz bir takım genler de yaşamın sadece suda var olduğu dönemdeki genlerle benzer diye suda beslenmemiz gerektiğini mi söylemeli?” diye soruyor Zuk.
İnsanın tarihi bakımından son dönemler olarak adlandırabileceğimiz bir genetik başkalaşım 7 bin yıl öncesine eşit düşen laktoz direnci ile ilgili. İnsan yavrusu sütle besleniyor, fakat anne sütü kesildiğinde başka bir süt verilmesi durumunda mide ağrısı ve ishal gibi rahatsızlıklar baş gösteriyordu. İnsanlar inekleri sütü için değil, eti ve derisi için beslemeye başlamıştı. Lakin inek sütünü içip de sindirebilen ahali evrimsel bir avantaj kazanmış oldular; sadece fazladan bir gıda kaynağına kavuşmakla kalmayıp temiz içeceğe de kavuşmuş oldular. Böylece hayatta kalma şansları daha da arttı ve sütü sindirmelerini karşılayan genlerini çocuklarına da aktarma olanağına sahip oldular. Böylece zamanla sütle beslenebilen insan sayısı ayrı yerlerde farklı sayılarda artmış oldu.
Kalıtımsal olarak Taş Devri insanı ile yüzde yüz örtüşmesek de bu dönemin beslenme tarzı yine de bizim için daha iyi olabilir mi? Çoğunluğu bitmiş gıdalardan oluşan bir perhiz karşısında Taş Devri diyeti elbette üstün gelecektir; ama dinç bir beslenme tarzı ile kıyaslandığında aynı sonuca varabilir miyiz?
Bu konuda yapılan çalışmalar şunu göstermiş: Taş Devri diyeti ile daha süratli kilo kaybedebiliriz; ama yapılan deneylerin çoğu kısa dönemli ve insanları böyle bir perhiz yapmaya ikna etme konusundaki sıkıntılar nedeniyle eksik sayıda insanla yapılmış.
Mağara diyeti mi, kuzey diyeti mi
Bu yıl yeni bir araştırma ile konu yeniden gündeme geldi. Araştırma, Taş Devri’ndeki besin tarzının insan için daha iyi olduğunu gösteren verilere ulaşıldığını bahis ediyordu. Yapılan kontrollü deneyin süresi iki yılı kapsıyordu; yani öteki deneylere kıyasla daha uzundu. Sıradan 60 olan deneyde kullanılan sayısı da diğerlerine kadar daha fazlaydı. İki yıl her tarafında deneklerin bir kısmına Taş Devri diyeti, diğerlerine ise yağ oranı düşük olan Kuzey diyeti uygulanmıştı. Kuzey diyeti hiçbir yiyeceği dışlamıyor, ama az yağlı süt ürünlerine ve lifli tahıl ürünlerine dayanıyordu. Deneklerin alması gereken ideal miktarda protein, yağ ve karbonhidrat hedefleri belirlenmişti.
Deney sonucunda şu görüldü: Her iki gruptaki denekler de kilo kaybetmişti; lakin altı ayın sonunda Taş Devri diyetini uygulayan kadınlar Kuzey diyetini uygulayanlara oranla daha pozitif kilo kaybetmiş, belleri daha pozitif incelmişti. Ama iki yılın sonunda her iki gruptaki denekler arasında kilo bakımından fark kalmamıştı. Tek fark zararlı olarak değerlendirilen kan yağlarının, trigliseridlerin oranıydı. Ama Kuzey diyeti uygulayanlarda da bu oran güvenlik sınırları içinde, adi seviyedeydi. Her iki gruptaki denekler de diyete uymanın zorluklarından ve besin gruplarını hedef olarak gösterilen ideal miktarda tüketememekten yakındılar. 2011’de yapılan başka bir deneyde denekler Taş Devri diyetinde yeterli miktarda kalsiyum, demir ve lif almanın zorluğunu dile getirmişti.
Yani kısacası; mağara devri insanları gibi beslenmenin daha iyi olduğunu belirten bilimsel bir veri değil. Beyaz ekmek, şekerli kahvaltılık tahıllar gibi fazla miktarda tamamlanmış gıdalara dayalı bir besin kesinlikle dinç değil. Ama bu her türlü süt ve tahıl ürünlerinden sakınmak anlamına gelmemeli, eğer bunlara karşı herhangi bir alerjiniz yoksa.
Kilo belirlemek açısından ise söylenebilecekler zaten bildiğimiz şeyler: Eksik yiyip, fazla hareket etmek. Yani hâlâ sihirli bir değnek yok!
Henüz yorum yapılmamış.