30’lu yaşlar için afiyet ve yaşam önerileri
30’lu yaşlar insan hayatında bir dönemeç niteliği taşıyor. İleri yaşlardaki sağlığımızın niteliği, kalitesi, standardı da gerçekte bu yaşlarda jurnal yaşantımızdaki alışkanlıklarımıza paralel şekillenmeye başlar. 30’lu yaşlarda beyin sağlığından cildimize, kalbimizden bayan sağlığına değin öneriler.
Beyin sağlığı için ahenkli besin ve uyku
Besin düzeni gerçekte doğumdan itibaren dikkat edilmesi gereken bir konu. Yani “çocukken ve gençlikte istediğim gibi besleneyim, sonra dikkat ederim” düşüncesi içten yok. Çünkü çocukken atılacak hatalı temeller ileri yaşlardaki beyin sağlığını çok fena etkileyebilir. Eğer sağlıklı beslenmiyorsak bunu hemencecik başkalaştırmak, sebze ve meyveden varlıklı beslemek, protein ihmal etmemek fazla önemlidir. Dinç bir genç erişkinin günde 7-8 saat uyuması durum. Fakat uyku süresi dek uykunun ne vakit uyunduğu da önemlidir. Yani 23.00’de yatıp sabah 07.00’de kalkmak, saat 02.00’de yatıp sabahleyin 10.00’da kalkmaktan fazla daha sağlıklıdır. Vücudumuzun hormonal sistemleri kayda değer oranda saatlik dalgalanmalar gösterir.
Spor olmazsa olmaz
Beyin sağlığında spor olmazsa olmaz. Spor; beyne dışarı giden oksijeni artırır, beynimiz daha iyi ve bereketli çalışır. Maddesel ve ruhsal olarak kendimizi çok daha dinç hissederken zorluklarla uğraş gücümüz de artar. Spor dendiğinde aklımıza yürüyüş, yüzme gibi herkesin hergün yapabileceği sporlar gelmeli. Şımartma alarak yapılacak her tür spor beyin sağlığı için de yardımsever. Ve fazla önemli bir başka konu. Eğer sigara kullanıyor ve hala vedalaşamadıysanız siz siz olun bir lahza önce sigarayı bırakın. Alkolü olabildiğince azaltın. Yaşamınıza hareket katın çünkü durağan bir hayat hastalıklara ve beynin erken yaşlanmasına davetiye çıkarır. Beyni dinç tutacak uğraşılar edinin. Bol kitap okumak, problem çözmek, satranç, briç oynamak ve yabancı dil öğrenmek beyni çalıştırmak için yapılabilecek aktivitelerdir. Beyin fazla çalıştığı için yorulmaz, eskimez. Beyni eskiten beslenme hataları, kötü alışkanlıklar, spor yapmamak ve beyni bilgilerle beslememektir.
Cilt rengi soluklaşır
Cildimizle yüzleştiğimiz yaşlar otuzlar. Daha önce cildimizde hiç fark etmediğimiz şeyleri görmeye başlarız. Hücreli döngüsünün yavaşlamasıyla cilt rengi daha soluk bir hal alır. Bu yaşlarda deri sağlığımız için yeni molekülleri hayatımıza sokmak gerekir. Hücre döngüsünü ( turnover) hızlandırmaya yönelik haftanın 4-5 akşamı retinoidli kremler kullanmak kaybolan elastikiyeti artırır, çizgileri azaltır. Eğer aşırı hassas bir cilde sahipseniz ve retinoidli ürünleri kullanamıyorsanız glikolik asit ya da süt asiti gibi zinde eksfoliyanları kullanabilirsiniz. Antioksidanlar hür radikaller dediğimiz derinin UV, alerjen, irritanlar gibi çevresel faktörlerle temasıyla oluşan zararlı moleküllerle savaşır. Bunlardan en önemlileri C ve E vitaminidir. Yeşil çay ve selenyumun da yardımcı olduğu son yıllarda gösterilmiştir. Besin alışkanlıklarımızda ve kullandığımız nemlendirici ve güneş koruyucularda bunların bulunmasına özen uygulamak manâlı.
Sigaradan uzaktan durun
5 saatten az uyku deri yaşlanması üstünde de negatif etkiye sahip. Genç ve dinç bir cilt için ahenkli egzersizin önemi de yadsınamaz. Sigaradan uzak durmak, güneşten korunmak, cildimiz için uygun ürünleri göstermek, dinç beslenmek, stresi azaltmak da otuzlarımızda daha sağlıklı ve genç bir cilde sahip elde etmek için olmazsa olmazlarımızdan. 30’lu yaşlardaysanız çoklu benleriniz varsa veya aile ve/ veya bireysel öykünüz pozitifse ben haritalanması ve cilt kanseri taraması yaptırmak kayda değer.
Kalp sağlığının temeli 20’li yaşlarda atılır
Yürek hastalıkları 40 yaş sonrasının hastalığı olarak tanımlansa da, 30’lu yaşlarda artan kalp hastalıkları oranı çabuk artıyor ve 30 yaş öncesi kalp krizlerine her geçen gün daha sık rastlanıyor. Kapak hastalıkları ve ritim bozuklukları bu dönemde en sık rastlanan yürek hastalıkları şekli. halbu ki kalp damarlarında oluşan yağlanmanın 20’li yaşlardan itibaren başlangıç gösterdiği anlaşılmıştır. Özellikle ailesinde erken yaşta kalp krizi artan, ailesel kolesterol yüksekliği olan, ailede nedeni bilinmeyen erken yaşta ani ölüm gelişen, ailede bilhassa alıcı 1 şeker hastalığı olan şahısların 20’li yaşlardan itibaren dinç hayat için zorunlu tedbirleri almaları ve kan şeker ve kolesterol düzeylerini ölçmeleri önemlidir. 20’li yaşlardaki şahısların çoğunluğunda baştan savma beslenme ve uyku bozuklukları görülür. Bunların sonucunda kolesterol yüksekliği, mide problemleri ve genel yorgunluk sık gözlenir. Kalpte ise bu dönemde en sık rastlanan şikayet çarpıntıdır. Özellikle çocukluk çağında çoğu kez boğaz enfeksiyonu geçirenlerin, güçsüz yapılı ve tansiyonu düşük olanların kapak hastalığı açısından kontrolden geçmeleri önemlidir.
Kan Basıncı, kolesterol, şekere uyarı!
30-40 yaş aralığı vücudumuza sağlıklı yaşam alışkanlıklarını kazandırmamız için son fırsat dönemidir. Bu yaşlarda yoğun meslek temposu ve tembel hayat sebebiyle kilo alımı sık izlenir. Yüksek kan basıncı ortaya çıkmaya başlar. Ailesel yürek hastalığı olan kişiler bu dönemde yürek krizi için ciddi risk altındadır. Bu dönemde artan yürek krizlerinin ölümcül olma riski yüksektir. Bakımlı kalmış kapak rahatsızlıkları yeniden bu dönemlerde semptom vermeye başlar. Bu dönemde mutlaka kolesterol, şeker, karaciğer ve böbrek fonksiyonları, ürik asit, anemi parametrelerini kapsayan genel kan tetkiklerine bakılmalıdır. Özellikle 35 yaş üstü hamilelerde yüksek tansiyon, kapak hastalığı ve obezitenin getirdiği ek yükler daha sık izlenir ve gebelik sürecin daha zorlama geçer. Tehlikeli gebeliklerde kardiyoloji ile ekip çalışması anne- çocuk sağlığı için fazla önemlidir.
Yürek sağlığı için salata, balık, meyve…
Sigaradan uzaktan durmak, salata ile birlikte haftanın iki günü balık iki günü de yağlarından bölünmüş et harcamak, her gün 2 porsiyon meyve yemek yürek sağlığı için manâlı. Çoğunluğu su elde etmek üzere günlük en düşük 1,5 litre değişken tüketimi dolaşımı güçlendirir ve çarpıntı sıklığını azaltır. 7 saat nitelikli uyku ve ahenkli alıştırma de kalbimiz için en fazla fayda sağlayan alışkanlıklar aralarında yer alır.
Ahenkli jinekolojik tetkik koşul
30’lu yaşlarda kendinizi birkaç sene öncesine tarafından hiç de ayrı hissetmeyebilirsiniz fakat vücudunuz yavaşça bazı değişimler yaşamaya başlayabilir. Stres, hatalı alışkanlıklar, çevre faktörleri ve sağlığa zararlı gıda nedeniyle bazı sıhhat risklerine maruz kalma olasılığı da artar. Kadınlar açısından 30’lu yaşlarda uyarı edilmesi gereken belli başlı konuları şöyle sıralayabiliriz: Dinç bir kiloya sahip olup bunu gözetmek, cilt sağlığını koruyabilmek, üreme ile ilgili konularda dinç seçimler yerine getirmek, kemik erimesine karşısında korunmak, stresi azaltmak, yıllık alışılmış kadın sağlığı takiplerini sürdürmek. Ahenkli yıllık sıhhat kontrolleri 30 yaşından sonradan daha da yük kazanır. Birçok kadının 30’lu yaşlarda vücut ağırlıkları az da olsa artar ya da metabolizmaları yavaşlamaya başlar. Ayrıca cisim siklet artışının önlenmesi keza metabolizmanın hızlanması hem de vücut direncinin artması açısından düzenli spor bu yaşlarda daha da tartı kazanır. Sağlıklı beslenme ve bitmiş gıdalardan hazırlanmış durmak da önemli. Kemik erimesi bu yaşlarda temeli atılan bir sorun olduğundan kalsiyumdan varlıklı beslemek ve çalışma gerçekleştirmek yardımcı.
35 yaş üzeri gebelikteki riskler
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de bundan böyle çoğu kadının ilk anne olma yaşı 30’lu yaşların üzerine çıktı. 35 yaş ve üstünde gebelik açısından bazı riskler ortaya çıkar. Down sendromu gibi bebeği ilgilendiren bazı kromozom hastalıklarının görülme sıklığı anne yaşı ile birlikte artar. Düşük ve erken doğum oranlarında da çoğaltma yaşanır, ileri yaş gebeliklerinde yapılan tarama tetkiklerinde ve takiplerde bir takım farklılıklar olabilir. İlerleyen anne yaşı ile birlikte, yumurta kalitesinde veya sayısında azalmaya yan olarak, tezgâhtar üreme tekniklerinin kullanımı gündeme gelebilir. Henüz hamilelik planlamayan lakin 35 yaşında veya üstünde olanların da, doğurganlık ve korunması açısından jinekologlarıyla görüşmeleri ve kişisel değerlendirilmeleri ağırlık kazanır.
Kendi kendine elle meme muayenesi
Kadınlarda görülen miyom gibi rahime ait insancıl urlara da bu yaş grubunda sık rastlanır. Hamilelik sırasında yaşam kalitesini düşüren hemoroid yani hemoroidler, idrar tutamama, bacak varisleri, bel ve adale ağrılarının görülme sıklığı da 30’lu yaşlardan sonra artar. 30’lu yaşlarda her kadının, jinekolojik açıdan düzenli takvim kontrol yaptırması fazla manâlı. Bu kontrol sırasında yapılması gereken testler, kişisel olarak değerlendirilerek, kişinin sağlık durumu, aile hikayesi ve tetkik bulguları göz önünde bulundurularak düzenlenmeli. Yıllık rahim ağzı kanser tarama testi olan smear testi de dikkatsizlik edilmemeli. HPV yani sigil virüsü ile karşılaşıldı mı, aşılama yapılabilir mi diye doktorunuzla görüşmeniz zorunlu. Aylık olarak kendi kendine elle meme muayenesi de önemlidir. Değişken kitle veya sancı gibi durumlarda mutlaka doktora başvurulmalı. 35 yaş üstünde ultrason ile (ve bir takım gerekli hallerde mamografi ile) klinik meme muayenesi yapılmalı. Bütün bunların yanı sıra stres faktörünün azaltılması için neler yapılabileceği değerlendirilmeli, stresi yönetebilme yolları öğrenilmeli, yaşam tarzı gözden geçirilmeli.
Henüz yorum yapılmamış.